Türkler düğünleri sever! Türkiye'de düğünlerin her zaman en popüler zamanı yaz ayları olmuştur. Özellikle kırsal alanlarda, Türkiye'de geleneksel düğünler, mutlu bir evlilik için uzun bir gelenek ve görenekler listesiyle gelir. Türkiye'nin hemen her bölgesinin kendine özgü düğün gelenekleri vardır.
Kına Gecesi veya “Kına Gecesi”:
Kına gecesi yüzyıllardır bir Türk geleneğidir. Düğünden bir veya iki gün önce, aileler ve arkadaşlar küçük bir kutlama için bir araya gelirler. Geleneksel türküler söylenir, gelinin avucuna ve damadın serçe parmağına kına yakılır.
Kına her zaman bağlılıkla ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle evlenecek olanlar için sembolik bir anlamı vardır. Ayrıca kınanın evli çiftleri kötülüklerden koruduğuna inanılır. Kına gecesi gelenekleri her bölgede farklılık gösterebilir, ancak ortak bir yön, gelin adayını kendi ailesiyle ayrıldığı için gerçek üzüntüsünü göstermek için ağlatmaktır. Gelin bir sandalyeye oturur ve bekar kızlar avuçlarında mum tutarak dönerken geleneksel şarkılar söylenir. Ve herkes gelinin ağlamasını bekler. Geleneğe göre bunun amacı, gelinin hayatıyla birlikte ağlamaktan gülmeye geçmesini sağlamaktır. Kına gecesinin bir diğer adeti de gelinin elini açmamasıdır. Kınayı uygulayan, “Gelin elini açmak istemiyor” deyince, kayınvalide kına hediyesi olarak gelinin avucuna bir altın koyar.
Takı Takma Töreni:
Birçok kültürde yeni evlilere düğün günlerinde altın hediye etmek adettendir. Türkiye'de de, bir çift evlendiğinde, iyi ve müreffeh bir geleceğe başlamalarına yardımcı olmak için arkadaşları ve aileleri tarafından altın takılar hediye edilir. Bunun nedeni ise yeni bir hayata yeni başlayan çifte destek olmaktır. Düğünler pahalı bir olay olduğu için yakın çevreleri genç çifte yardımcı olmaya ve ekonomilerine katkıda bulunmaya çalışır. Düğünde hediye edilen takılar, altının parayla değiş tokuşunu sağlamak için seçilir. Ve bu hediyeler aslında gelin ve damadın üzerine yapıştırılır!
Kalabalık düğünlerde konukları tek tek öpmek ve takı takma töreni yapmak elbette çok zaman alabilir. Ve gelin ve damat için çok yorucu olabilir. Ama buna tamamen değer!
Birbirinizin Ayaklarına Basmak:
“Evet”den sonraki ana bağlı en belirgin batıl inançlardan biri, yeni evlilerin birbirlerinin ayağına basması ile ilgilidir. Güya, ilk kim adım atarsa, evlilikte nihai söz sahibi o olacak.
Damatlar da gelinin ayaklarına basabilir, ancak genellikle gelinler daha hızlıdır. Bu geleneğin kökenleri Antik Roma'dadır. Ayakkabının hemen her kültürde özgürlüğü temsil ettiği düşünülürse eşlerin birbirini terk etmemesi için bu adet hayatımızda yer alabilir. Bu geleneğe inansanız da inanmasanız da, ikilinin bir an önce diğerinin ayağına basması için tezahürat yaparak eğlenceli vakit geçireceksiniz!
Ayakkabı Altlarına Bekarların Adı Yazmak:
Düğün adetlerinden biri de gelinin ayakkabısının altına bekar arkadaş ve akrabaların isimlerini yazmaktır. Ancak gelinin ayakkabısının altına isim yazmak Türkiye'de farklı yorumlanıyor. Bazıları, gecenin sonunda isim yıpranırsa, o kişinin aynı yıl içinde evleneceğine inanıyor. Diğerleri, adı eskimese bile, çok yakında, hatta düğünde bile bir erkekle tanışacağını düşünüyor!
"Keşkek":
Türkiye'nin her yerinde farklı tarifleriyle tanınan Keşkek, düğünlerde ve bayramlarda çokça hazırlanan bir yemektir. Ağırlıklı olarak yarma buğday ve etten oluşan geleneksel ama zahmetli bir yemektir. Düğün aşçıları işbirliği içinde yapar. Dövme işleminin bir sonucu olarak et ve buğday bir araya gelerek genel olarak pürüzsüz bir doku oluşturur. Ne kadar uzun ve canlı bir şekilde dövülürse, Keşkek tadı o kadar güzel olurmuş! Keşkek belki de evliliği temsil ettiği için düğünlerin vazgeçilmezidir. Öyle ki bazı yörelerde evlenme çağına gelmiş genç kız ve erkek çocuklara "Keşkeğinizi ne zaman yiyeceğiz?" diye sorulur. onları evlilik için motive etmeyi amaçlıyor.
Gelin Süsleme:
Türkiye'de bir başka folklorik gelenek de gelinin ışıltılı gelin telleriyle süslenmesidir. Bunlara “gelinin cicili bicili” denir. Bekar kızlar bu cicili bicililerden çekiyor. Ne kadar kısa olursa, evliliği o kadar yakın olur. Görünüşe göre bu cicili bicili parçalar Osmanlı döneminde gerçek gümüşten yapılmıştı. Günümüzde, yüksek kaliteli bakırdan yapılmıştır.