Afrodizya:
Aydın'ın Geyre köyünde bulunan Aphrodisias ve mermer ocakları, Türkiye'nin en önemli ören yerleri arasındadır. Afrodit'e adanan ve kentin antik ihtişamının simgesi haline gelen sitenin büyük tapınağı, kentin ve mermer ocaklarının inşa edilmesinden bir yüzyıl önce, MÖ 3. yüzyıldan kalmadır. Site, Morsynus Nehri tarafından beslendiği için verimli bir arazide yer almaktadır. Afrodit Kültü'ne ev sahipliği yaptı ve çok ünlü bir Anadolu devleti olan Karya'nın başkentiydi.
Smyrna Agorası:
İzmir şehrinde modern Bayraklı olan Smyrna Agora, bölgenin ızgara şehir düzenine uygun olarak dikdörtgen bir alanı kaplamaktadır. Helenistik, Roma, Doğu Roma, Beylik ve Osmanlı dönemlerinin izlerini taşımaktadır. Ayrıca, Liman'ın iki baş havari, St. Paul ve St. John tarafından ziyaret edilmesi ve yedi vahiy kilisesinden birine ev sahipliği yapması bakımından da dini öneme sahiptir.
Didim:
Bir zamanlar onu Miletos'a bağlayan Kutsal Yol olarak adlandırılan yerde bulunan Didyma, bir şehir değil, bir ibadet yeriydi. Kehanet kehaneti anlamına gelen ünlü kehaneti ve devasa Apollon Tapınağı nedeniyle antik çağda iyi biliniyordu. Didymaion olarak bilinen antik dünyanın üçüncü büyük tapınağı olan Tapınak, en eskisi MÖ 9. binyıla tarihlenen üç katmandan oluşuyor. Burada gözlemlenen kehanet uygulaması, elimizde bazı bilgiler olmasına rağmen ne yazık ki bizim için neredeyse bilinmiyor. Örneğin, bunu kanıtlayan bazı yazılı kanıtlar sayesinde, soru ve cevapların Delphi'nin aksine buraya yazıldığını biliyoruz. Ayrıca, tanrıların iradesini bilmeye açılan bir kapı olan kehanetin, Delphi'den sonra en etkili olduğuna inanılıyor.
Efes:
Efes, Hristiyanlığın en önde gelen iki konsülü tam olarak bu topraklarda gerçekleştiğinden ve St. Paul misyonerlik amaçlarını yürütmek için bölgeyi iki kez ziyaret ettiğinden, çok fazla dini öneme sahiptir. İsa çarmıha gerildikten sonra, St. John ve Meryem Ana da hayattaki son ikametgahları olacak bu siteye geldiler. Dahası, Efes İncil'de bahsedilen Yedi Vahiy Kilisesi arasındadır.
Hierapolis:
Bergama'nın Attalid kralları tarafından MÖ 2. yüzyılın sonlarında kurulduğuna inanılan ve adını Bergama'nın efsanevi kurucusu Telephos'un karısından alan Hierapolis, tam anlamıyla “ilahi şehir” anlamına geliyor. Hamamlar, tapınak kalıntıları, anıtsal kemer, nekropol ve tiyatro gibi zengin arkeolojik mirasa ev sahipliği yapmaktadır. Kentin tiyatrosu, tören alaylarını, Dionysos'u, Apollon ve Artemis'in doğuşunu ve daha fazlasını gösteren frizi ile dikkat çekiyor.
Kaunos:
Kaunos, antik çağda önemli bir liman kenti olarak hizmet veren ancak denizden gelen alüvyon birikintisinin havzasını doldurarak bugünkü Sülüklügöl'den (Sülüklü Göl) ayırmasıyla bu özelliğini yitirmiş bir arkeolojik sit alanı ifade etmektedir. Bölge öncelikle MÖ 4. yy'da inşa edildiğine inanılan ve Ege denizinde gezintiye çıkarken Dalyan'dan görülebilen kaya mezarlarıyla tanınır.
Milet:
Aydın'ın bugünkü Söke semtinde yer alan Milet antik limanı, Neolitik döneme kadar uzanıyor ve felsefe tarihinin odak noktası olma özelliğini koruyor. Akılcı düşüncenin, geometrinin ve astronominin temelleri burada atıldı. Ayasofya'nın mimarlarından Thales, Anaximenes, Anaximandros, Isidoros ve ızgara kent dokusunu icat ettiğinden beri “Şehirciliğin Babası” olarak anılan Hippodamus burada yaşamıştır. Aynı zamanda, sitenin, bazıları Yahudilere ve bazıları daha önceki uygarlıklara yönelik olanlar da dahil olmak üzere geniş yazıt repertuarına da yansımıştır. Bu yazıtları mutlaka keşfetmeli ve sitenin sütunlu yürüyüş yolunu, Faustina Hamamı'nı ve başlıca cazibe merkezleri arasında sayabileceğimiz Apollon Tapınağı'nı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Bergama:
Ege kıyısında, İzmir'in bugünkü Bergama semtinde bulunan Bergama Antik Kenti, bir zamanlar Helenistik Attalid hanedanının başkentiydi. Geniş bir surla çevrili eğimli bir arazi üzerine kurulu tiyatrosu, aslında antik dünyanın en dik tiyatrosu ve mükemmel deniz manzaraları sunuyor. Bergama'nın klasik ihtişamı kentin mimarisine, sanatına, tıbbına, kültürüne ve eğitimine yansımıştır.